İsm-i Azam gerçeği ve İsmi Azam duasına dair her şey

Esma-i Hüsna: Allah'ın (c.c) En Güzel isimleri
İsmin çoğulu olan esma kelimesi ile, “en güzel” anlamındaki hüsna kelimesinin oluşturduğu bir sıfat tamlaması olan esma-i Hüsna, “en güzel isimler” anlamında yüce Allah’ın bütün isimleri için kullanılan bir terimdir. Kur’an-ı Kerimde “Allah, kendisinden başka ilah olmayandır. En güzel isimler O’na mahsustur.” (Taha suresi, 20/8), “En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde olanlar O’nun şanını yüceltmektedirler. O galiptir, hikmet sahibidir.”
İslamiyet inançlarına göre; (Haşr Suresi 52/24) mealindeki ayetlerde de ifade edildiği gibi en güzel isimler Allah’a mahsustur. Çünkü bütün kemal ve yetkinliklerin sahibi O’dur. O’nun isimleri en yüce ve mutlak üstünlük ifade eden kutsal kavramlardır. Allah’ın isimlerine esma-i ilahiyye de denilir.
İsmi Azam nedir?
Allah'ın en büyük ismidir.
İsm-i a’zam sözlükte “en büyük isim” anlamına gelmektedir. Terim olarak Allah’ın en güzel isimleri içerisinde yer alan bazı isimleri için kullanılmıştır. Bazı İslam alimleri, Allah’ın isimlerinin hepsinin eşit derecede büyük ve üstün olduğunu söylemiş, birini diğerlerinden ayırmamışlardır. Bazı alimler ise hadisleri göz önünde bulundurarak, bazı isimlerin diğerlerinden daha büyük ve faziletli olduğunu kabullenmişlerdir. Bazı alimlere göre iise bütün isimlerin toplamı İsm-i Azam'dır.
Allah'ın en yüce ismi hangisidir?
İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v), bazı hadislerinde İsmi Azam ile yapılan duanın kabul olacağını belirtmiştir. Hadislerde ism-i a`zamdan bahsedilmekte, bu isimle dua edildiği zaman, duanın mutlaka kabul edileceği bildirilmektedir
Fakat İsmi Azam'ın hangi isim olduğunu açıkça söylememiştir. 
Allah’ın en büyük isminin hangisi olduğunu kesin olarak belirlemek mümkün değildir. Çünkü hadislerin bir kısmında “Allah” ismi, bir kısmında ise’’rahman, rahim” (esirgeyen, bağışlayan), “hayyü’l-kayyum” (diri ve her şeyi ayakta tutan), “zü’l-celali ve’l-ikram” (ululuk ve ikram sahibi) isimleri Allah’ın en büyük ismi olarak belirtilmektedir.
Öte yandan Hz. Ali’nin ism-i a’zamı şu altı isim olarak saydığı zikredilmektedir: Ferd, Hay, Kayyum, Hakem, Adl, Kuddus”.
Türkiye Diyanet Vakfı'nın İslam Ansiklopedisi'nde ilahiyatçı Bekir Topaloğlu'nun makalesinde şu noktalara dikkat çekilir.
Kur’ân-ı Kerîm’de ism kelimesi yirmi âyette Allah’a nisbet edilmekle birlikte a‘zam sıfatıyla bir niteleme yer almamaktadır (bk. M. F. Abdülbâki, el-Mu'cem, “ism" md.). Bir âyette rabbin isminin yüce olup hayırlara vesile teşkil ettiği ifade edilmiş (er-Rahmân 55/78), iki âyette “ism-rabbik” terkibine “azîm” sıfatı (el-Vâkıa 56/96; el-Hâkka 69/52), bir âyette de aynı terkibe “a‘lâ” nitelemesi eklenmiştir (el-A‘lâ 87/1). Ancak bu âyetlerin üçü de rabbin isminin tenzih edilmesini emretmektedir. Müfessirler genelde bu tenzihin Allah’ın zâtına râci olduğunu kabul etmekte ve isim kelimesinin bir vasıta görevi üstlendiğini veya sıfat mânasına geldiğini belirtmektedir (Taberî, XXX, 189-190; Zemahşerî, IV, 738; Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXXI, 136-138).
İsm-i a‘zam hakkında nakledilen hadislerden Esmâ bint Yezîd, Ebû Ümâme, Büreyde b. Husayb, Enes b. Mâlik ve Hz. Âişe yoluyla gelen rivayetler İbn Mâce’nin es-Sünen’inde mevcuttur (“Du'a”, 9)
Bunların dışında kalan ve dolaylı olarak ism-i a‘zamı ilgilendiren rivayet ise Übey b. Kâ‘b yoluyla gelmiştir (Müsned, V, 142; Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 258; Ebû Dâvûd, “Vitir”, 17). Adı geçen ilk iki sahâbî ile Übey b. Kâ‘b’dan gelen rivayetlere göre Hz. Peygamber ism-i a‘zamın Bakara, Âl-i İmrân ve bir rivayette Tâhâ sûresinde yer alan “Allahü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûm” (???? ?? ??? ??? ?? ?????? ????????) cümlesinden ibaret olduğunu söylemiştir.
Büreyde ve Enes b. Mâlik yoluyla gelen rivayetlerin metinleri farklı kelimelerle de olsa önceki metin gibi tevhid ilkesini içermekte ve Resûl-i Ekrem’in şu ifadesiyle sona ermektedir: “Bu duayı yapan Allah’ın ism-i a‘zamı ile dilekte bulunmuş olur. Allah, ism-i a‘zamı anılarak kendisinden talepte bulunulduğunda talebi yerine getirir, ism-i a‘zamla dua edildiğinde duayı kabul eder” (Müsned, III, 120, 158, 245, 265; V, 350, 360; İbn Mâce, “Du'a”, 9). Muhaddis İbn Hacer’in, ism-i a‘zam hakkında nakledilen rivayetlerin sened açısından tercih edilmeye en uygun olanı diye nitelediği Büreyde hadisi (Fethu’l-bârî, XII, 527) birkaç kelime farkı ile İhlâs sûresine benzemektedir: “Allahım! Senin Allah, ahad ve samed oluşunu, doğurmak, doğmak, dengi ve benzeri bulunmak gibi beşerî özelliklerden münezzeh bulunuşunu vesile edinerek senden talepte bulunuyorum”(????? ??? ????? ???? ??? ???? ????? ????? ???? ?? ??? ??? ???? ??? ??? ?? ????? ???).
Hz. Âişe’den gelen iki rivayetin birinde Resûlullah’ın yaptığı bir duada Allah’ın asîl (tâhir, tayyib), mübarek ve zâtınca en sevimli ismiyle tevessül ettiği, ayrıca bu isim aracılığıyla dua edildiği, dilekte bulunulduğu, rahmet ve lutufkârlığı talep edildiğinde Cenâb-ı Hakk’ın kabul ile mukabelede bulunacağının bildirildiği ifade edilmiş (İbn Mâce, “Du?â?”, 9), fakat isim hakkında bir açıklama yapılmamıştır. Esmâ-i hüsnâ içindeki üstün konumu göz önünde bulundurulduğu takdirde bunun Allah ismi olabileceğini söylemek mümkündür. İsnadında bazı problemlerin olduğu ifade edilen aynı rivayetin devamında kaydedildiği üzere Hz. Âişe, duaların kabulüne vesile olan ismi öğretmesini Resûl-i Ekrem’den istemiş, fakat olumlu cevap alamamıştır. Bunun üzerine Âişe iki rek‘at namaz kılıp içinde Allah, rahmân, ber ve rahîm isimleriyle “senin bütün güzel isimlerin” ifadesinin geçtiği bir dua okumuş, duayı dinleyen Resûlullah, “Benden öğrenmek istediğin isim duanda yer alan isimler arasında bulunmaktadır” demiştir.
Âlimlerin ism-i a‘zamla ilgili görüşlerini üç noktada toplamak mümkündür.
1. Başta Ca‘fer es-Sâdık, Cüneyd-i Bağdâdî, İbn Cerîr et-Taberî, Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî, İbn Hibbân ve Bâkıllânî olmak üzere bazı âlimler ism-i a‘zam diye bir şeyin bulunmadığını söylemişlerdir (Fahreddin er-Râzî, Levâmi?u’l-beyyinât, s. 92-94; İbn Hacer, XII, 526). Buna göre rivayetlerde yer alan a‘zam kelimesi “büyük, yüce” anlamındaki azîm yerine kullanılmış olup buradaki yücelik harflerden oluşan isme değil onun delâlet ettiği zâta aittir. Kul samimiyetle dua ettiği takdirde dileği kabul edilir.
2. İsm-i a‘zam aslında var olmakla birlikte Kadir gecesi, dua ve ibadetlerin makbul olduğu cuma gününde gizlenmiş özel vakit gibi sadece Allah tarafından bilinmektedir. Ayrıca bu ismin esmâ-i hüsnâ içinde bulunduğunu söylemek veya kulun duygulandığı her ilâhî ismin ism-i a‘zam olabileceğini kabul etmek de mümkündür (Süyûtî, II, 135-136).
3. İsm-i a‘zam mevcut olup insanlar tarafından bilinmektedir. Bu telakkiye göre sözü edilen isme “en büyük” denilmesinin sebepleri sadece kâinatı yaratan ve yöneten en yüce varlığa nisbet edilmesi, içeriğinin zengin ve sevabının çok olması ve duaların kabulüne vesile teşkil etmesi gibi hususlardır.
İbn Hacer ve Süyûtî, ism-i a‘zamın neden ibaret olabileceği konusunda ileri sürülen görüşleri benzer bir şekilde sıralamışlardır (Fethu’l-bârî, XII, 526-527; el-Hâvî li’l-fetâvâ, II, 136-139). Bu tür listelerde kaydedilen metinlerin bir kısmı yukarıda sözü edilen hadislere dayanmakta, bir kısmı da şahsî tahminlerle belirlenmektedir. Süyûtî’nin listesinde on altıya kadar çıkan bu metinlerin başında Allah ismi (veya O’na râci “hüve[hû]” zamiri) gelmektedir. En uzunu bir satır tutan metinlerde işlenen ortak tema Allah’ın birliği, engin merhameti ve kâinatı yaratıp yönetmesidir. İsm-i a‘zam metinleri arasında yukarıda zikredilenlerden başka besmele, kelime-i tevhîd, esmâ-i hüsnânın tamamı, Allahümme, rabbi rabbi, mâlikü’l-mülk, zü’l-celâli ve’l-ikrâm ve Hz. Yûnus’un duası olan “Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn” (?? ??? ???? ??? ?????? ??? ??? ?? ????????) ibareleri kaydedilebilir.
Şiî âlimlerinin ism-i a‘zam hakkındaki genel kanaatleri de farklı bir durum arzetmemektedir. Onlardan nakledilen rivayetlerin birinde (Muhammed el-Garavî, s. 63) ism-i a‘zamın imamlardan ibaret olduğu, amellerin makbul sayılabilmesi için Şiî imamlarının tanınıp benimsenmesinin gerektiği yolundaki telakkiye itibar etmek mümkün değildir.
İsm-i a‘zam hakkında nakledilen rivayetlerle ileri sürülen fikirlerin incelenmesinden anlaşılacağı üzere böyle bir ismin mevcudiyeti kesin olarak sabit değildir.
Sahîh-i Müslim’de yer alan (“Salâtü’l-müsâfirîn”, 258) ve aslında ism-i a‘zam adını içermeyen Übey b. Kâ‘b rivayetinin dışında konuyla ilgili olarak Sahîhayn’de herhangi bir nakle rastlanmamıştır. 
Diğer bazı hadis kaynaklarında yer alan rivayetler isnad açısından pek sağlam görülmemiş ve bu sebeple naslarda geçmeyen bazı ism-i a‘zam metinlerinin tesbiti cihetine gidilmiştir.
Ancak bu tür tesbitler herkesi ilgilendiren bir konuma sahip olmayıp sadece belirleyicisini veya mânevî yönelişi ona paralel olanları etkileyebilir. Bütün ilâhî isimlerin mânalarını içerdiği göz önünde bulundurularak Allah lafzına öncelik vermek, buna besmeleyi ve kelime-i tevhîdi de eklemek mümkündür.
İsm-i a‘zamla ilgili olarak rivayet edilen hadisler ve bu konuda ciddi âlimler tarafından ileri sürülen fikirler bu isim aracılığıyla duaların kabul edilmesi hedefine yöneliktir. Dua ruhun yücelişi ve kulun Allah’ı kendisine yakın hissedişinden ibaret olduğu (el-Bakara 2/186), ayrıca ibadetin özünü teşkil ettiğine göre (Tirmizî, “Du?â?”, 1) ism-i a‘zamla maddî sonuçların değil mânevî kazançların elde edilebileceği açıktır. Bu sebeple mevcudiyeti kesin olmayan, eğer varsa hangi isimden veya isimler grubundan oluştuğu bilinmeyen ism-i a‘zamı Hurûfîlik alanına çekip ondan maddî sonuçlar beklemek din, bilim ve akılla uzlaştırılması mümkün olmayan bir davranıştır. Bu tür telakkiler arasında ism-i a‘zamın hastalıklara şifa olduğu, büyüyü bozduğu, iki kişi arasında sevgi veya nefretin doğmasını sağladığı, seyir halinde olan gemiyi durdurduğu vb. iddialar zikredilebilir (Ahmed b. Ali el-Bûnî, s. 86-89; Muhammed el-Garavî, s. 58-59).
Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı Fetva Servisinin soru üzerine kaleme aldığı cevapta ise şunlar yer almaktadır:
İsmi Azam ile ilgili hadis rivayetleri şunlardır: Ebu Davud, Vitr, 23; Tirmizi, Da`avat, 64, 65, 100; Nesai, Sehv, 58; İbn Mace, Dua, 9, 10...
Tirmizi, Daavat, 65. Hadis meali şöyledir: “Rasulullah (s.a.s.) bir kişinin şöyle dua ettiğini işitti: “Allah’ım, şehadet ettiğim şu hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden başka ilah olmayan Allah’sın, birsin, samedsin (hiçbir şeye ihtiyacın yok, her şey sana muhtaç), doğurmadın, doğmadın, bir eşin ve benzerin yoktur.” Bunun üzerine Resulallah (s.a.s.) buyurdular: “Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin olsun, bu kimse, Allah’tan İsm-i Azamı adına talepte bulundu. Şunu bilin ki, kim İsm-i Azamla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepte bulunursa (Allah ona dilediğini mutlaka) verir.”
Ebu Davud, Salat, 368. Hadis meali ise şöyledir: “Bir adam şöyle dua etmiştir “Ey Allah’ım, hamdlerim sanadır, nimetleri veren sensin, senden başka ilah yoktur. Sen semavat ve arzın celal ve ikram sahibi yaratıcısısın, Hayy ve Kayyumsun (kainatı ayakta tutan hayat sahibisin. Bu isimlerini şefaatçi yaparak senden istiyorum! “ (Bu duayı işiten) Resulullah (s.a.s.) sordu: “Bu adam neyi vesile kılarak dua ediyor, biliyor musunuz? “ “Allah ve Resulü daha iyi bilir? “ “Nefsimi kudret elinde tutan Zat’a yemin ederim ki, o Allah’a, İsm-i Azam’ı ile dua etti. O İsm-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir.”
Müsned, 3/120, 158, 245, 265; 4/ 350, 360 ve İbn Mace'nin Dua bölümüündeki 9. Hadis rivayetine göre ise; Hz. Ayşe (r. Anha) anlatıyor: "Ben, Allah’ın Elçisinin aleyhissaaltü veseelam, “Allahım ben senin pak, güzel, mübarek ve zatına en sevimli ismin ile şüphesiz senden (hayır) dilerim, o ismin ki onunla çağrıldığın zaman icabet edersin, onunla senden (hayır) istendiği zaman verirsin, onunla senden rahmet istenildiğinde rahmet eylersin ve sıkıntıdan kurtulmak için onunla senden yardım dilendiği zaman sıkıntıdan kurtarırsın” diye dua ederken sesini işittim"... Yine Hz. Ayşe'nin rivayetine (r.a) göre; "Resûl-İ Ekrem aleyhissalatü vesselam bir gün, “Ey Ayşe, Allah'ın hangi isimle çağırıldığı zaman duayı kabul buyuracağını bana gösterip bildirdiğini bilir misin?” buyurdu. Ben, “Ey Allah’ın Elçisi! Babam anam sana feda olsun O İsmi bana öğret dedim. O (asm): “Ey Ayşe, o İsmin öğrenilmesi sana uygun değildir” buyurdu. Bunun üzerine ben uzaklaşıp biraz oturdum. Sonra kalktım ve O'nun (mübarek) başını öptüm. Daha sonra “Ey Allah’ın Elçisi, o ismi bana öğret” diye ricada bulundum. O yine “Ey Ayşe, o ismi sana öğretmem uygun değildir. Çünkü şüphesiz senin o isimle dünyalık bir şey istemen senin için uygun olmaz” buyurdu. Bunun üzerine ben de kalkıp abdest aldım ve iki rekat namaz kıldıktan sonra: “Allahümme innî edûkellah ve edûkerrahmân ve edûke’l-berrerrahîm ve edûke biesmâike’l-husnâ küllehâ mâ alimtü minha ve mâ lem a’lem entağfiralî ve terhamenî -Allahım! Şüphesiz ben seni Allah, diye çağırırım, er-Rahmân diye çağırırım, el-Berr, er-Rahîm, diye çağırırım ve seni bildiğim ve bilemediğim Esmâ-i Husnâ'nın hepsiyle çağırırım ki beni mağfiret edesin ve bana rahmet edesin” diyerek dua ve dilekte bulundum. Bunun üzerine Allah’ın Elçisi güldü. Sonra buyurdu ki, “Şüphesiz o isim senin duada andığın isimler içindedir.”
İslam alimlerinde göre; İsmi Azam'ın gizli bırakılmasının hikmeti, bütün isimlerin, ism-i â'zam olabileceği ihtimaliyle zikredilmesini teşviktir.
Mutasavvıflara göre İsm-i Azam
İlahiyatçı Ahmed Özalp'ın konuyla ilgili makalesine göre;
Mutasavvıfların inancına göre İsm-i Azâm, halk tarafından bilinemez, yalnız peygamberler ve velilerce bilinebilir. İsm-i a'zâm ile yapılan tüm dualar kabul edilir, tüm istekler yerine getirilir. Bu ismi bilenler, olağanüstü işler yapabilirler. Meselâ Kur'an'da Hz. Süleyman kıssasında geçen ve "yanında Kitap'tan bir ilim bulunan kimse" olarak nitelenen kişi, Belkıs'ın tahtını İsm-i a'zam sayesinde göz açık kapayıncaya kadar geçen bir süre içinde getirmiştir (en-Neml, 27/40). Gerçekte Allah'ın hangi isminin İsm-i a'zâm olduğu, böyle bir ismin bulunup bulunmadığı tartışma konusudur.
İbn Kesir'in Şehr b. Havşeb Esma binti Yezid b. el-Seken'den aktardığı bir hadise göre, Allah'ın İsm-i a'zam'ı, "İlahınız bir tek ilâhtır. O'ndan başka ilah yoktur, O Rahman'dır, Rahim'dir" (el-Bakara, 2/163) ve "Elif, lam, mim. Allah ki, O'ndan başka ilah yoktur, daima diridir ve (yarattıklarını) koruyup yöneticidir" (Âlu İmrân, 3/ 1-2) anlamındaki ayetlerde bulunmaktadır (Nakleden Saîd Havva, el-Esas fi't-Tefsir, I, 288). Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'ın TirmiZi, Ebû Dâvud ve Nesâî'den aldığı bir hadise göre namaz kılan birisinin "Allahümme inni es'elüke bienne leke'l-hamdü la ilahe illa ente'l Mennân Bediü's-semâvat ve'l-ard Zü'l-celali ve'l-ikrâm ya Hay ya Kayyum" diye dua ettiğini duyan Resulullah, "Biliyor musunuz ne ile dua etti?"diye sormuş, ashabın "Allah ve Rasûlü bilir" demeleri üzerine, "Nefsim kudret elinde bulunan Zat-ı Ecell'e yemin ederim ki, Allah'a en büyük ismi (ism-i a'zâm) ile dua etti. O ism-i a'zâm ki, onunla çağırıldığı vakit icabet buyurur ve onunla istenildiği vakit verir" (Hamdi Yazır, Hak Dini, Kur'an Dili, VI, 4678) buyurmuştur.
Muhammed Hamdi Yazır, yukarıda anıları el-Bakara Suresi'nin 163. ayetini yorumlarken "Hüve" kelimesinin bir zamir olmasına karşılık Allah'ın zatına delâlet eden en büyük ismi gibi olduğunu belirttikten sonra, sözü İsm-i a'zam'ın hangi isim olduğu konusuna getirerek şöyle der: "Tevhit denizine dalmış olan ehlullah'a göre bu ismin (Hüve'nin) ehemmiyeti pek büyüktür. Buna İsm-i a'zam diyenler de vardır. Maahaza, İsm-i A'zam "Allah" ism-i şerifidir diyenler çoğunluk âlimlerdir. "Hüve" ise makamı-ı tevhidde a'zamdır" (Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, I, 562).
Fahreddin er-Râzî ise bu konudaki tartışmalara tefsîrinde daha büyük bir yer verir. Ona göre birtakım eski filozoflar, "İsim koymaktan maksat, o ismi söyleyerek müsemmayı (isimlendirilen varlığı) belirtmektir. Şayet Allah'ın zatı gereği bir ismi olmuş olsaydı, bu ismi koymaktan maksat, bu müsemmayı (varlığı) tanıtmak için o ismi başkasıyla zikretmek olurdu. İnsanlardan hiç birinin Allah'ın hususi zatını kesin olarak bilmediği ortada olunca, bu gerçeğe isim koymanın bir faydası yoktur. Bu ilâhi hakikatin bir ismi yoktur. Aksine, onun için bilginin bize bildirdiği zorunlu şeyler vardır. Bu zorunlu şeyler (levazım) şunlardır: "Allah, yok olmayan ezeli varlıktır, yokluğu kabul etmeyen vâcibu'l-vücuttur" diyerek İsm-i A'zam'ın varlığını reddetmişlerdir. Buna karşılık bir kısım bilgin ve filozoflar da, "Cenâb-ı Allah'ın kendisine yakın (mukarreb) kullarından bazısını bu hususi hakikati (yani zatını) bilebilecek bir kabiliyette yaratarak şereflendirmesi, ilahî kudrete göre imkansız değildir. Durum böyle olunca, Allah'a mahsus bu hakikate (yani zatına) bir isim koymak da imkansız değildir" diyerek İsm-i A'zâm'ın varlığını kabul etmişlerdir.
Râzî'ye göre Allah'ın zatına bir isim koymanın mümkün olması durumunda bu ismin, isimlerin en büyüğü ve bu zikrin de zikirlerin en şereflisi olduğuna kesin olarak hükmetmek farz olur. Çünkü ilmin şerefi malumun; zikrin şerefi de mezkûrun şerefi iledir. Allah'ın zatı malumat ve mezkurâtın en şereflisi olunca, O'nu bilmek, bilmelerin (ilimlerin) en şereflisi, O'nu anmak anmaların (zikirlerin) ve o isim de isimlerin en şereflisi olur. İnsanlarca çok söylenen şu sözün manası da budur: "Bir mukarreb meleğin veya peygamberin bu isme (tam bu ismin manasının kendisine tecelli ettiği bu hâl esnasında) vakıf olması halinde bütün cismânî ve ruhânî âlemlerin ona itaat etmesi tuhaf sayılmamalıdır."
Fahruddin er-Râzî, İsm-i A'zâm'ın hangi isim olduğu konusundaki baslıca görüşleri dört maddede toparlayarak değerlendirir.
Buna göre
1. İsm-i a'zam, Zül-Celal ve'l-İkram'dır. Çünkü Hz. Peygamber, "Ya Ze'l Celâl ve'l-İkrâm demeye devam edin" demiştir. Bu görüş zayıftır.
2. İsm-i A'zâm, "el-Hayyu'l-Kayyum" sözüdür. Çünkü Hz. Peygamber Ubeyy b. Ka'ab'a; "Allah'ın kitabında en büyük ayet hangisidir?" dediğinde Ubey; "Allah, kendisinden başka hiçbir ilah yoktur, Diridir, zatıyla ve kemaliyle Kaimdir..." (el-Bakara, 2/255) dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, "İlim sana helal olsun ey Eba'l-Münzir!" buyurmuştur. Bu görüş de zayıftır.
3. Allah'ın bütün isimleri yüce ve takdire layıktır. Bunlardan herhangi birini daha büyük olmakla nitelemek uygun değildir. Çünkü bu, diğerlerinin noksanlıkla nitelenmesini gerektirir. Bu görüş de zayıftır.
4. İsm-i A'zam, Allah ism-i şerifidir. Doğruluk ihtimali en kuvvetli olan bu görüştür. Çünkü Allah ismi, Cenâb-ı Hakkın zatına delalet etmektedir (Fahruddin er-Râzı, et-Tefsîru'l-Kebir, l, 158-159).
İsmi Azam Duası
Halk arasındaki inançlara göre, (ki bu inanç genellikle tasavvuf uleması kaynaklı olarak yaygındır) duaların en büyüğü İsm-i A'zam duasıdır. Onunla yapılan dua kabule şayan olduğu için Peygamberlerin haricinde bazı kimseler Süleyman (a.s)'ın veziri gibi ondan istifade etmişlerdir. O'nunla duada bulunanlara anında karşılığı verilmiştir. O öyle mübarek bir duadır ki, önünde engel barınamaz. Dağlara okunsa toz duman haline gelir, denizlere okunsa ateş olup yanar giderdi. Çünkü o kınından çıkmış keskin bir kılıca benzer. Lüzumsuz yere onu kınından çıkarmamak, ancak icap ettiği zaman ondan faydalanmak gerekir. İsm-i Azam duası da kınından çıkmış kılıç gibidir. Gerektiğinde O'nunla dua edilmelidir. Olur olmaz süfli şeyler elde etmek için okunmamalıdır.
İsm-i Azam duası külliyatı ise hayli geniştir. En yaygınları örnek olarak buraya alınmıştır.
Hz. Ali'den Rivayet edildiği iddia edilen İsmi Azam duası
Halk nazarında, İsm-i Azam duası ile Hz. Ali arasında sıkı münasebet söz konusudur. Hayber kahramanı Hz. Ali'nin daha sonra 6 kişinin yerinden kaldıramadığı kale kapısını tek başına kaldırıp kalkan gibi kullanmasının da etkisi ile üretilen Hz. Ali Cenk Hikayelerinde bu duanın rolü büyüktür. Hz. Cenkleri'nin "süper kahramanı" Hz. Ali, İsmi-İ Azam duası okuyarak bütün engelleri aşmakta, dağları yerinden oynatmaktadır.
Bu popülariteden hareketle sadece ilahiyat alanında değil, tasavvufta ve hatta "üfürükçülük" külliyatında da onun aında İsm-i Azamla ilgili, asıllı - asılsız pek çok rivayet yer alır. 
Hazret-i Ali'nin (r.a.) "Ercûze" namında bir kasidesi Mecmuatü'l-Ahzab'da vardır. İsm-i â'zamı altı isimde zikrediyor. İmam-ı Gazâlî onu "Cünnetü'l-Esmâ" namındaki risalesinde, Hazret-i Ali'nin zikrettiği ve ism-i â'zamın muhîti olan o esmâ-i sitteyi şerh ve hassalarını beyan etmiştir. O altı isim de Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddûs'tur."
Hz. Ali'de rivayet olunduğu belirtilen İsm-i Azam duası ise şu şekildedir:
"Allahümme innî es'elüke yâ âlimel hafiyye, ve yâ men-is-semâu bikudretihi mebniyye, ve yâ men-il-erdu biizzetihi mudhıyye, ve yâ men-iş-şemsü vel-kameru binûri celâlihi müşrika ve mudıyye ve yâ mukbilen alâ külli nefsin mü'minetin zekiyye ve yâ müsekkine ra'b-el-hâifîne ve ehl-et-takıyye, yâ men havaicul-halki indehü makdıyye, yâ men necâ Yûsüfe min rıkk-il-ubûdiyye, yâ men leyse lehü bevvâbün yûnâdî velâ sâhibun yağşa ve lâ vezîrun yu'tî ve lâ gayruhu rabbün yud'a ve lâ yezdadu alâ kesretil-havaici illâ keremen ve cûden ve sallallahu alâ Muhammedin ve âlihi ve a'tini süâli inneke alâ külli şey'in kadîr."
Hz. Ali'nin İsm-i Azam Mührü!
Çoğunu şarlatanların oluşturduğu, her biri kendini gizli ilimler üstadı gösteren "Üfürükçülük - Muskacılık" erbanın külliyatı da Hz. Ali ve İsm-i Azam aşkından beslenmeyi ihmal etmez. Bir Örneği burada yer alan İsm-i Azam mühürleri gerçek gibi halka sunulur ve bunlarla yazılan muskalarla "envai çeşit iş" sözde "halledilir"...
Sözde Hz. Ali Mührü (İsm-i Azam): İddiaya göre bu mühür cebrail as. tarafından Hz. Ali'ye verilmiştir. Çok nadir kitaplarda geçer ve her kitapta özellikle bu mühre İsm-i Azam mührü denir... Ve iddiaya göre; bu mührü yazıp üzerinde taşıyana cinler, insanlar zarar veremez. İşlerinde hayır ve bereket olur, nazardan korunur. Evinde ya da iş yerinde bulundurulursa o yere nazar değmez, her kötülükten korunur ve bereketi artar.

Halk arasında İsm-i Azam duası siye bilinen ve dükkanlara sılması adet haline gelen dua ise şöyledir: 

Bismillâhirrahmanirrahim:
Lâ ilâhe illâllâhül Celîlül Cebbâr,
Lâ ilâhe illâllâhül Vâhidül Kahhâr,
Lâ ilâhe illâllâhül muttaliğüssettâr,
Lâ ilâhe illallâhü hâlikulleyli vennehâr,
Lâ ilâhe illallâhü vahdehü lâ şerike lehü, ilahen vahiden ve nahnü lehü âbidûn.
Lâ ilâhe illallâhü vahdehü lâ şerike lehü ilâhen vâhiden ve nahnü lehü hâmidûn.
Lâ ilâhe illallâhü vahdehü lâ şerike lehü ilâhen vâhiden ve nahnü lehü şâkirün.
Lâ ilâhe illallâhü vahdehü lâ şerike lehü Muhammedün Resûlullâh, yâ Hayyü yâ Kayyûmu ve salavatullâhi alâ hayri halkıhi Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ecmaîn.
Eşhedü enneke Rabben hâliken, Allâhumm’ağfirlî yâ Allâh, yâ Allâh, yâ Allâh. Bi rahmetike yâ Erhamerrâhimîn.
Türkçe Anlamı:
Allah’tan başka ilah yoktur. Ancak, Celil ve Cebbar olan O’dur. O’ndan başka ilah yoktur. Ancak bütün kullarının hallerine vakıf olan ve kusurlarını örtbas edendir.
Allah’tan başka ilah yoktur. Gece ile gündüzü halkeden O’dur.
Allah’tan başka ilah yoktur. Tektir, şerîki yoktur, tektir ve birdir.
Biz O’na hamdü senâ ederiz.
Allah ‘tan başka ilah yoktur. Ancak O vardır; tektir, ortağı yoktur. Tek bir Allah’tır. Biz O’na ibâdet ederiz.
Allah’tan başka ilah yoktur. Ancak O vardır; tektir ve ortağı yoktur.
Tek bir ilâhtır. Bizler O’na şükrederiz.
Allah’dan başka ilah yoktur. Allah tektir, ortağı yoktur, Muhammed O’nun Resulü’dür. Hay ve Kayyûm O’dur.
Allah’ın rahmeti mahlükatının en hayırlısı olan Muhammedin âl ve ashabının ve hepsinin üzerine olsun.
Şehâdet ederim ki Sen hem Rabbimiz ve hem de Hâlikimizsin.
Allah’ım, beni mağfiret eyle, ey Allah, ey Allah, ey Allah Rahmetinle beni yarlığa. Zira, Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.
İSM-İ AZAM DUALARINDAN ÖRNEKLER

İsm-i A'zam Duası: Allah ki, Ondan başka ilâh yoktur. Birdir, Sameddir, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Hiçbir şey Onun dengi olmamıştır."
İsm-i A'zam Duası: Yâ Allah, yâ Hû, yâ Rahman, yâ Rahîm, yâ Hayy, yâ Kayyûm, yâ Ze'l Celâli ve'l İkram.
İsmi A'zam Duası: Allahım, şüphesiz, Senin Allah olduğuna, Senden başka ilâh olmadığına, bir ve Samed olduğuna, doğurmadığına, doğurulmadığına, denginin olmadığına şehâdet ederim.
İsm-i A'zam Duası: Allahım, muhakkak ki hamd Sana mahsustur. Mennân (bol bol veren), semâvât ve arzı eşsiz, örneksiz yaratan (Allahım), Senden başka ilâh yoktur. Sen Celâl ve İkram sahibisin. Yâ Hayy, ya Kayyûm.
İsm-i A'zam Duası: Allahım, hamd Sana mahsustur. Senden başka ilâh yoktur. Sen birsin, ortağın yoktur. Sen Mennân (bol bol veren), semâvât ve arzı eşsiz-ör-neksiz yaratan, Celâl ve ikram sahibisin)..

İsm-i A'zam Duası: Yâ Hannân, Yâ Mennân, ey semâvât ve arzı eşsiz örneksiz yaratan, ey celâl ve ikram sahibi (Allahım), Senden Cennet'i istiyor ve Cehennem'den Sana sığınıyorum.
İsm-i A'zam Duası: Allahım, bütün işlerimizde akıbetimizi güzel yap, dünyada rezil-rüsvay olmaktan ve ahiret azabından bizi koru.[3]

BİR DİĞER POPÜLER İSM-İ Â'ZAM DUASI

Bismillâhirrahmânirrahiym.
"Yâ Cemîlu Yâ Allâh
Yâ Karîbu Yâ Allâh
Yâ Mücîbu Yâ Allâh
Yâ Habîbu Yâ Allâh"

"Yâ Raûfu Yâ Allâh
Yâ Atûfu Yâ Allâh
Yâ Ma’rûfu Yâ Allâh
Yâ Latîfü Yâ Allâh"

"Yâ Azîmü Yâ Allâh
Yâ Hannânü Yâ Allâh
Yâ Mennânü Yâ Allâh
Yâ Deyyânü Yâ Allâh"

"Yâ Subhânü Yâ Allâh
Yâ Emânü Yâ Allâh
Yâ Bürhânü Yâ Allâh
Yâ Sultânü Yâ Allâh"

"Yâ Müste'ânü Yâ Allâh
Yâ Muhsinü Yâ Allâh
Yâ Mütealü Yâ Allâh
Yâ Rahmânü Yâ Allâh"

"Yâ Rahîmü Yâ Allâh
Yâ Kerîmü Yâ Allâh
Yâ Mecîdü Yâ Allâh
Yâ Ferdü Yâ Allâh"

"Yâ Vitru Yâ Allâh
Yâ Ehadü Yâ Allâh
Yâ Samedü Yâ Allâh
Yâ Mahmûdu Yâ Allâh"

"Yâ Sadıka'l-va’di Yâ Allâh
Yâ Aliyyü Yâ Allâh
Yâ Ganiyyü Yâ Allâh
Yâ Şâfî Yâ Allâh"

"Yâ Kâfî Yâ Allâh
Yâ Muâfî Yâ Allâh
Yâ Bâkî Yâ Allâh
Yâ Hâdî Yâ Allâh"

"Yâ Kâdiru Yâ Allâh
Yâ Sâtiru Yâ Allâh
Yâ Kahhâru Yâ Allâh
Yâ Cebbâru Yâ Allâh"

"Yâ Gaffâru Yâ Allâh
Yâ Fettâhu Yâ Allâh"

"(Eller açılır) Yâ rabbe's-semâvâti ve'l-ard, yâ zelcelâli ve'l-ikrâm. Es’elüke bi hakkı hâzihi'l-esmâi küllihâ en tüsâlliye alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed, verham Muhammeden kemâ salleyte ve sellemte ve bârekte ve râhimte ve terahhamte alâ ibrâhîme ve alâ âli ibrâhime fil alemin. Rabbenâ inneke hamîdun mecid. Birâhmetike yâ erhâme'r-râhimin. Velhamdü lillâhi rabbi'l-âlemin." denir.
İsm-Â'zam Duâsından bir bölümün anlamı:

"Ey eşsiz ve sonsuz güzellik sahibi Allah!
Ey her şeye her şeydan daha yakın olan Allah! 
Ey duâ ve ihtiyaçlara cevap veren Allah!
Ey kullarının gerçek sevgilisi olan Allah! "
"Ey sonsuz şefkat sahibi olan Allah!
Ey merhameti nihayetsiz olan Allah!
Ey kâinat çapında varlığı tanınmış olan Allah!
Ey yarattıklarına karşı lütufları çok olan Allah! "
"Ey sonsuz büyüklük sahibi olan Allah!
Ey kullarına karşı pek çok acıyan Allah!
Ey bütün varlıklara iyilikte bulunan Allah!
Ey amellerin karşılığını en güzel şekilde veren Allah!"

"Ey göklerin ve yerin Rabbi, ey celâl ve ikram sahibi! Bütün bu isimlerin hakkı için, senden İbrâhim’e ve İbrâhim’in âline salât, selâm, bereket, rahmet ve pek çok şefkat ihsan ettiğin gibi, Efendimiz Muhammed’e ve Muhammed’in âline bütün âlemlerde salât ve merhamet ihsan etmeni diliyorum. Rabbimiz! Şüphesiz sen övgüye en lâyık olan Hamîd ve şânı yüce olan Mecîd’sin. Bunu sonsuz rahmetinle yap, ey merhamet edenlerin en merhametlisi! Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur."

TERCUMAN-I İSM-İ Â'ZAM DUASI:
Bismillâhirrahmânirrahiym
"Subhaneke ya Allâh, tealeyte yâ Rahmân, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Râhîm, tealeyte yâ Kerîm, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Hamîd, tealeyte yâ Hakîm, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Mecid, tealeyte yâ Melik, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Kuddüs, tealeyte yâ Selâm, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Mü’min, tealeyte yâ Müheymin, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Âziz, tealeyte yâ Cebbâr, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Mütekebbir, tealeyte yâ Hâlık, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Evvel, tealeyte yâ Âhir, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Zâhir, tealeyte yâ Bâtın, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Bâri, tealeyte yâ Musâvvir, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Tevvâb, tealeyte yâ Vehhâb, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Bâis, tealeyte yâ Vâris, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Kâdim, tealeyte yâ Mukim, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Ferd, tealeyte yâ Vitr, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Nur, tealeyte yâ Settâr, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Celil, tealeyte yâ Cemil, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Kâhir, tealeyte yâ Kâdir, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Melik, tealeyte yâ Muktedir, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Alim, tealeyte yâ Âllâm, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Aziym, tealeyte yâ Gâfur, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Hâlim, tealeyte yâ Vedud, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Şehid, tealeyte yâ Şâhid, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Kebir, tealeyte yâ Müteâl, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Nur, tealeyte yâ Lâtif, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Semi', tealeyte yâ Kefil, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Kârib, tealeyte yâ Bâsiyr, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Hâk, tealeyte yâ Mübin, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Râuf, tealeyte yâ Râhiym, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Tâhir, tealeyte yâ Müteâhhir, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Mücemmil, tealeyte yâ Mufâddil, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Müzhır, tealeyte yâ Mün’im, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Deyyân, tealeyte yâ Sultân, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Hannân, tealeyte yâ Mennân, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Ehad, tealeyte yâ Samed, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Hayy, tealeyte yâ Kayyum, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Adl, tealeyte yâ Hakem, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân
Subhaneke ya Ferd, tealeyte yâ Kuddûs, ecirnâ mine'n-nâr bi afvike yâ Rahmân."
"(Eller açılır) Subhâneke âhiyyen şerâhiyyen tealeyte lâ ilâhe illâ ente ecirnâ ve ecir üstâdenâ ve vâlideynâ ve rufekâenâ ve âkribâenâ ve ahbâbene'l-mü’minîne'l-muhlisîyne mine'n-nâr ve min külli nâr (eller aşağıya çevrilir) vahfaznâ minşerri'n-nefsi ve'ş-şeytan ve min şerri'l-cinni ve'l-insân ve min şerri'l-bid’âti ve'd-dalâleti ve'l-ilhâdi ve't-tuğyân (eller yukârı çevrilir) bi âfvike yâ Mücir, bi fadlike yâ Gaffâr, bi rahmetike yâ erhame'r-râhimîn. Allâhumme edhilne'l-cennete mea'l-ebrâr, bişefâati nebiyyike'l-muhtar. Amîn ve'l-hamdülillâhi rabbi'l-âlemin."
Tercüman-ı İsm-i Âzâm Duasının bir bölümünün anlamı
Bismillahirrahmanirrahim
"Sübhânsın, münezzehsin, Sana sığınırım ey binbir esma sahibi, mutlak ve gerçek mabûd olan Allah! Herşeyden üstün ve yücesin, ey bol rahmet eden, fark gözetmeden herkesi rızıklandıran Rahman! Affınla bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar ya Rahman."
"Sübhânsın. münezzehsin, Sana sığınırım ey hususi rahmet gösteren, sevgili kullarına mağfiret edip Cennet bahşeden Rahim! Her şeyden üstün ve yücesin, ey bol kerem sahibi, umulmadık yerden ihsan eden Kerîm! Affınla bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar ya Rahman."
"Sübhânsın, münezzehsin, Sana sığınırım ey her övgüye lâyık olan, ancak kendisine hamd ve sena olunan, bütün varlıkların hâl ve kal dilleriyle övülen Hamîd! Her şeyden üstün ve yücesin, ey her şeyi yerli yerine koyan hikmetle yapan, faydalı yaratan Hakîm! Affınla bizi azap ateşinden ve cehennemden kurtar ya Rahman."
(...)
"Sen Sübhânsın bütün kusur ve noksanlıktan uzak ve paksın, Sübhaniyyetine sığınıyorum, ey çok merhamet eden, latif rahmetini gösteren Hannân ve en çok ihsan eden, hakikî iyilik ve nimet sahibi olan Mennân! Senden başka ilâh yoktur. Sen her şeyden yüce ve muallâsın. Bizi, Üstadımızı, anne babamızı, arkadaşlarımızı, akrabalarımızı, hâlis dostlarıınızı cehennem ateşinden, diğer bütün ateşlerden kurtar. Bizleri nefis ve şeytanın şerrinden, cin ve insanın şerrinden, bid'aların, dalaletin, şirkin ve azgınlığın şerrinden muhafaza eyle. Affının hürmetine azaptan koruyan ey Mücîr! fazlının bereketine çok bağışlayan ey Gaffâr! Rahmetinin hatırına, ey merhametlilerin merhametlisi Erhamerrâhimin!.."
"Allah'ım! seçkin peygamberinin şefaatiyle, iyilerle beraber, bizleri Cennet'e idhal eyle! Dualarımızı kabul buyur. Hamd olsun Âlemlerin Rabbi Allah'a ki, hamd ancak kendisine mahsustur."
EVLİYALARIN DİLEK DUASI
Popüler tasavvuf önderlerinden Cübbetli Ahmet olarak tanınan Ahmet Ünlü kaynaklı bu ismi azam duasının "Dikkat Çok Kuvvetli Duadır Okurken Dikkatli Olun" diye paylaşılması şüphesi ki "Dağlara okunsa toz duman haline gelir, denizlere okunsa ateş olup yanar giderdi. Çünkü o kınından çıkmış keskin bir kılıca benzer. Lüzumsuz yere onu kınından çıkarmamak, ancak icap ettiği zaman ondan faydalanmak gerekir. İsm-i Azam duası da kınından çıkmış kılıç gibidir. Gerektiğinde O'nunla dua edilmelidir." inancının tezahürüdür. Fakat aynı zamanda okuma reçetesi verilmesi, "7'den az okunursa olmaz, isteyen 14, isteyen 21 gün okur" denilmesi ve "böyle güçlü bir silahın" halka ayan edilemsi neyin tezahürüdür bilinmez...
Mutasavvıflar arasında Evliya'nın keramet göstermesi dahi hoş görülmezken, keramet sanılacak hadiseleri gerçekleştirmesini sağlayacabilecek duaları "sır ehli" olmayanlara emanet ettiklerine inanmak da sorgulanabilecek bir hadisedir... Bütün bunlar bir yana atılırsa; "İsmi Azam duası örneklerine tasavvufun katkısı açısından önemli bir örnek olan Evliyaların Dilek Duası ise şöyledir.

(Bismillâhirrahmânirrahîm, Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm, Allahümme innî es’elüke yâ kadîmü, yâ dâimü, yâ vitru, yâ ehadü, yâ samedü, yâ hayyü, yâ kayyûmü, yâ zel celâli vel ikram, fein tevellev fekul hasbiyallahü lâ ilahe illâ hüve aleyhi tevekkeltü ve hüve rabbül arşil azîm.)
Bu dua hakkındaki iddialara göre ise; Hz. İsa (A.S.) bu mübarek duayı okur, ölüleri diriltirdi. Haceti veya bir dileği olan sabah namazını kıldıktan sonra kıbleye karşı oturur da bu duayı yüz defa okursa dileği gerçekleşir. Cenabı Hakkın velî kullarından olan Süleyman bin Mukatil hazretleri şöyle buyurmaktadır: “Kim yukarıdaki duayı sabah namazından sonra yüz kez okuyup Cenabı Haktan dilekte bulunur da Allah onun dileğini vermezse ben Süleyman bin Mukatile lanet eylesin.” Öyle ise bu dua hiç tereddüt etmeden içten, samimiyetle okuyup Cenabı Hakka tevekkül edilmelidir.
Allah’ın İsmi Âzam'ı olma ihtimali bulunan zikirler

İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu, Televizyon sohbetlerinde İsmi Azam konusunda; Allah (c.c) Lâ ilahe illallah, Rahman, Rahim, Hayy, Kayyum, Allah hu la ilahe illa hüvel hayyül kayyum, La ilahe illa hüvel hayyül kayyüm, Rabb, Hannan, Menna, Bedias semavati vel ard, zül celali ve ikram...
POPÜLER İSMİ AZAM İNANÇLARI
Halk arasında yine tasavvuf kanalı ile yaygın olan İsmi Azam inançlarının geniş bir listesini ise Muhammed es-Sibâ'i'nin es-Sirru'l-mükettem fî ismillâhi'l Âzam adlı eserinde görmek mümkün. Bu eserin 48 ve 52. sayfaları arasında sıralanan inançlara göre aşağıdaki İsimlerin zikri ile şunlar yapılabilir:
' Allâhü hüve melikün semîyun kâdirun kerîymün halîymün ledıyfûn alîymün muîînûn sâdikun ''
1) Gerçek mânada veli olmak ve Allâh-u Teâla ile ünsiyet kurmak isteyen kişi Allâh-u Teâla için on bir gün oruç tutup bu süre zarfında kimseyle konuşmaz ve müddet tamamlanana kadar her namazın ardından bu İsm-i Âzam'ı yüz on bir (111) kere okursa, Allâh-u Teâla ona sır kapılarını açar, mülk ve melekûtü tanıtır, bütün mahlukâtı dilediği sûretle evirip çevireceği şekilde kendisi için müsahhar kılar.
2) Dünyevi bir makam istiyorsan 12 rekat hâcet namazı kıldıktan sonra hulûsi kalp ve düzgün niyetle bu ism-i şerifi 111 kere oku, murâdına nâil olursun.
3) Yüksek mâkâma ulaşmak istersen temiz bir yerde bu ismi şerifi 11 kere oku. İşte o zaman istediğin her meşru şeyi yapabilirsin.
4) Bir hâcetin olup onun yerine gelmesini istiyorsan, bu ismi şerifi 111 kere okuyup murâdını Allâh-u Teâla'dan istediğin takdirde şüphesiz Allâh-u Teâla senin o hâcetini görecektir.
5) Bu ismi şerifi bir taş üzerine okuyup fırtınalı denize atarsan biiznillâh denizin dalgaları sûkunete erişir ve böylece kimse boğulmaz.
6) Bu ismi şerifi 111 kere Arapça harfleriyle yazıp üzerinde taşırsan hiçbir silah sana tesir etmez.
7) Bu ismi şerifi 11 kere okuyup birini çağırırsan davetine icâbet eder.
8) Bu ismi şerifi düşmanlarının yanında okuyan kişi hasmına gâlip gelir ve ondan ancak hayır görür.
9) Bu ismi şerifi bir yöneticinin huzurunda okuyan kişiye karşı o âmirin öfkesi diner, kendisi hakkında hangi tür ceza kesinleşse bile o yönetici tarafından o ceza kaldırılır.
10) Bu ismi şerif bir sancak üzerine okunursa o asker bozguna uğramaz.
11) Her kim bu ismi şerifi yenilecek yahut içilecek bir şey üzerine okuyup onu istediği birine yedirirse o kişi onu gayri ihtiyâri olarak muhabbet besler.
12) Bu ismi şerifi kılıcına yahut yüzüne nakşettiren kişi o nakşı kime gösterirse o kişiler onun etkisinde kalarak ezik duruma düşer, düşman dahi olsa kaçmak mecburiyetinde kalır.
13) Bu ismi şerifi bir kağıda yazıp bir mekânın kapısına yerleştiren kişiye o mekana giren herkes muhabbet besler, özelliklede belli bir şahsın ismini bu isimlerle birlikte yazarsa ona daha ziyâde tesir eder.
14) Bu ismi şerifi herhangi bir niyetle 11 kere okuyan kişi mutlaka o niyetine nâil olur.
15) Zorba bir sultandan korkup ona giderken bu ismi şerifi okuyan kişi şerrinden emin olur.
16) Sâralı yahut başka bir nedenle bayılmış kişinin kulağına bu ismi şerif 11 kere okunursa o kişinin şeytanı ve cini yanar.
17) Her farz namazın ardında bu ismi şerifi 11 kere okumaya evam edene Allâh-u Teâla dünya ve âhirette rızık verir, kadri yücelir, kendisini gören herkes onu sever, ins-ü cinden onu gören herkes hatta zâlim emirler dahi onu sever, o kişi Allâh-u Teâla'nın güvencesinde olur, bütün mahlukât aleyhine toplansa da halkın şerrinden korunduğu için dünyada hiçbir şeyden korkmaz olur.
18) Her kimin ezber gücü zayıf olup bu ismi şerifi harfleri birbirinden ayırarak yazıp pazar gününün altıncı saatinde içerse o kişi ismi âzam-ı bulup okumaya ve bütün duyduklarını ezberlemeye muvaffak olur.
NOT : Bu yazı misk ve safrandan yapılma mürekkeple yazılır. Pazar gününün altıncı saati ise imsaktan sonraki saat birinci saat kabul edilerek tesbit edilir.
19) Bir murâdı olup onun âkibetine vâkıf olmak isteyen bir kişi bu ismi şerifi bir kağıda yazıp o kağıdı bir mumla kaplasın ve o mumu herhangi bir derinin içerisine koyarak o deriyi bir suyun içerisine bıraksın, o suyuda başına yakın bir yere koyarak bu ismi şerifleri uyuyana kadar tekrarlasın, böyle yapan kişi kaybolan yahut çalınan şeyin nerede olduğu dâhil öğrenmek istediği şeyin âkibetini hayır yahut şer olarak rüyâsında görür.
20) Her kim bu ismi şerifi yazıp bal yada şekerle içmeye devam ederse ebedi hasta olmaz ve biiznillâh bedeninden bütün hastalıklar çıkar.
NOT : Bu yazı misk ve safrandan yapılma mürekkeple yazılıp sonra zemzem veya yağmur suyu yahut temiz bir suyla bozularak içilir.
21) Her kim ayın karanlık olduğu bir gecenin 8. Saatinde 8 rekat namaz kılıp her rekatta Fâtiha Süresi'nden sonra ;
'' ( Rasûlüm ! ) İşte sana ! Kendileri ( nin halkları müşrik ve ) zâlim olan memleketleri yakaladığı zaman, Rabbinin yakalayışı böylece ( pek çetin ) dir. Gerçekten de O'nun yakalaması çok acı vericidir, pek şiddetlidir ( ki, ona çarpılanın kurtuluşu asla beklenemez )'' Hûd süresi : 112 âyeti kerimesini okursa ve namazı bitirdikten sonra bu ismi âzam-ı 111 kere okuduktan sonra :
'' Yâ Şedîd ! Falancadan hakkımı al '' derse o zâlim kişi o anda helake uğratılır.
NOT : Ayın karanlık olduğu geceler gökteki ayın ışığın belirgin olmadığı ilk ve son gecelerdir. Gecenin 8. Saati güneş battıktan sonraki ilk saat gecenin 1. Saati kabul edilerek tesbit edilir. Zâlimden intikam almak ihtiyâcı hisseden kişi karanlık geceleri beklemeden de bu ameli işleyebilir. Biiznillâh tesirini görecektir.
22) Zorba ve kibirli bir kişinin zulmüne uğrayan mü'min cuma gecesini bekleyip bu ismi şerifi 111 kere okuduktan sonra :
“Ey zâlimleri zelil kılan Zât ! Falancayı bana karşı zelil eyle ve ismi Âzam hakkı için onu pişmanlığa ve üzüntüye sevk eyle ki o ismi Âzamın da Allâh, Hû, Melik'ün, Semîun, Kâdir'ün, Kerim'ün, Halim'ün, Latîf'ün, Alîm'ün, Muîn'ün, Sâdık'un ismi şerifleridir'' derse, Allâh-u Teâla uykusunda sıkıntısı hususunda kendisine yardım edecek birisini gönderir.
23) Zorba birini bulunduğu şehirden çıkarmak istiyorsan onun bulunduğu mahallin toprağından bir avuç alarak bu ismi şerifi o toprak üzerine 11 kere okuduktan sonra :
''Ey Allâh ! Falancayı bu mekandan çıkart'' dersen 11 gün tamamlanmadan önce o kişi oradan kovulur.
24) Düşmanından intikam almak isteyen kişi bu ismi şerifi her akşam namazından sonra 11 gün 11 kere okuduktan sonra her seferinde : '' Falanca bana zulmetti. Ey Müntakim ! Ondan intikamımı al'' diye dua ederse, o zalim kişi helâk olur. Hastalanması niyetiyle okunursa o kişi biiznillâh hasta olur. Darlığa düşmesi niyetiyle okunursa feza genişliği ona dar gelir.
25) Her kim bu ismi şerifi düşmanının adıyla beraber yazdıktan sonra :
'' Lâ yekâdûne yefgahûne kavlâ. Sümme amû ve sammû. İn-neşe' nünezzil aleyhim minessemâ-i âyeten fezallet eğnâguhüm lehâ hâdı-în. Ve le-gad nağlemü enneke yedııgu sadruke. ''
Âyeti kerimelerini yazar ve o kağıdı düşmanının adını telaffuz ederek yani '' Felanın adıyla '' demek suretiyle ziyâretçisi olmayan bir mezara gömerse, o düşman o şehirde duramayacak derecede darlık çeker.
26) Bu ismi Âzam 11 kere yazılıp bir su ile bozulup o su düşmanın adıyl bir kelbe içirilirse o düşman delirir.
27) Düşmanın ayaklarının altından toprak alınıp ismi şerif onun üzerine 11 kere okunup o toprak rüzgarla saçılırsa düşman o beldeden bir daha dönmemek üzere ayrılır. O toprak ziyaretçisi olmayan bir mezara gömülürse düşman helak olur, karınca yuvasına gömülürse iyileşmeyecek hastalığa tutulur.
MÜHİM NOT ;ANCAK BUNLARI YAPARKEN ALLÂH-U TEÂLA'DAN KORKMAK VE BU SIRRI KORUMAK LÂZIMDIR.ZİRA BÖYLE TEHLİKELİ İŞLER RASTGELE DÜŞMANLAR İÇİN NEFSÂNİ GAYRİ MEŞRU SEBEPLERLE KULLANILIRSA BÜYÜK GÜNAH OLUR. SADECE İSLÂM'A ZARAR VEREN VE MÜSLÜMANLARA ZULMEDEN ŞERLİLER İÇİN İSTİMÂL EDİLEBİLİR. HER KİM BU SIRRI FÂSIK BİRİNE ÖGRETİR DE O DA BUNUNLA FENÂLIK YAPARSA O KİŞİ HER KÖTÜLÜK YAPTIĞINDA ONA BUNU ÖĞRETENE BÜYÜK GÜNAH YAZILIR.
28) Her kim bu ismi artan bir kefenin dört parçasına yazıp bulunduğu yerin dört köşesine gömerse ne hırsız nede düşman o mekandan bir şey alamaz.
29) Biz bu ismin sırrında Allâh'u Teâla'nın neler sakladığını açıklamak isteseydik vakitlerimiz yetmez ve ciltler almazdı lakin akıllı kişiye bir işaret yapıldığı zaman söylenmesinden daha ziyâde manâlar anlar.
30) Her kim dünya ve âhiret işlerinden bir şey dilerde bu ismi âzamı o dilediği şeyin adını söyleyerek 111 kere zikrederse o iş 24 saat içerisinde meydana gelir. Kimse bu ismi şerifteki acayip tasarruflara şaşırmasın ! Zira bu geçmiş büyüklerin bilip tatbik ettiği ve kendisiyle acayip işler yaptığı İSM-İ ÂZAM'dır. Havas ilmiyle uğraşanlar Musa Aleyhisselâmın annesinin isminde bile nice hünerler sayarlarken Musâ Aleyhisselâm'ın annesinin Rabbi'nin adının faydaları nasıl sayılabilir ?! ( Muhammed es-Sibâ'i, es-Sirru'l-mükettem fî ismillâhi'l Âzam, sh : 48/52

 
eldekisifa.com
05078181111
Buraya yazamadığımız daha birçok rahatsızlık konusunda telefonla karşılıklı diyalogla bilgi alabilirsiniz...

0 507 818 11 11

Bize Ulaşın

Bize sorularınızı sormaktan çekinmeyin!

Gönderildi! Mesajınız başarılı bir şekilde gönderilmiştir.
Hata oluştu! Mesaj gönderilme sırasında bir hata oluştu!

Adres Bilgileri

  • Adres: ADNAN MENDERES BLV. H.ALTINİŞ. İŞ MRK. KAT:3 NO:21. (markAntalya karşısı) ANTALYA
  • Telefon: +90 507 818 11 11
  • E-Posta: eldekisifa@gmail.com

Çalışma Saatleri

  • Pazartesi - Cuma - 9:00- 18:00
  • Cumartesi - 09:00-18:00
  • Pazar - 11:00-22:00

Eldeki Şifa Mehmet Hoca

Telefonlarımız yoğunluktan dolayı meşgul olabilir. Tekrar denemenizi yada form üzerinden bize ulaşmanızı rica ederiz.